Sayfalar

19 Şubat 2010 Cuma

İstanbulll

ISTANBUL'un TARIHÇESI VE FETHI


Istanbul'un tarihi 300 bin yil önceye kadar uzanir. Küçükçekmece gölü kenarinda bulunan Yarimburgaz magarasinda yapilan kazilarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmistir. Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanlarin yasadigi sanilmaktadir. Çesitli dönemlerde yapilan kazilarda, Dudullu yakinlarinda Alt Paleolitik Çag'a, Agaçli yakinlarinda ise, Orta Paleolitik Çag ile Üst Paleolitik Çag'a özgü aletlere rastlanmistir. 5000 yillarindan itibaren basta Kadiköy Fikirtepe olmak üzere Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpasa, Kilyos ve Ambarli'da yogun bir yerlesimin basladigi sanilmaktadir. Ama bugünkü Istanbul'un temelleri M.Ö. 7. yüzyilda atilmistir. M.S. 4. Yüzyilda Imparator Constantin tarafindan yeniden insa edilip, baskent yapilmis; o günden sonra da yaklasik 16 asir boyunca Roma, Bizans ve Osmanli dönemlerinde baskentlik sifatini sürdürmüstür. Ayni zamanda, Imparator Constantis ile birlikte Hristiyanligin merkezlerinden biri olan Istanbul, 1453'te Osmanlilar tarafindan fethedildikten sonra Müslümanlarin en önemli kentlerinden biri sayilmistir
Istanbul'da Tarihi Yerlerin Listesi:

Gotlar Sutunu -Çemberlitas -Beyazit Meydani -Süleymaniye Camii -Kapali Çarsi -El Isi Türk Halilari -Kariye Müzesi -Tekfur Sarayi -Sehir Surlari -Yedikule -Eyüp Sultan Cami -Haliç -Misir Çarsisi -Valide Cami -Rüstempasa Cami -Galata -Galata Kulesi -Mehter -Dolmabahçe Sarayi -Resim Heykel Müzesi -Deniz Müzesi -Yildiz Sarayi -Çiragan Sarayi-Beylerbeyi Sarayi -Anadolu Hisari -Rumeli Hisari -Kiz Kulesi

Afyonkarahisar

Afyonkarahisar Tarihi Eserler Ve Turistik Bilgiler

Afyon, beş bin senelik bir yerleşim merkezidir. Tarihi eserler bakımından çok zengindir. Hitit ve Frigyalılara ait tarihi kalıntılar, Selçuklu ve Osmanlı devrine ait zengin eserler vardır. Kaplıcaları dolayısıyla turizm bakımında da hareketlidir. Tarihi ve turistik eserlerinden bazıları şunlardır : Afyon Kalesi: Afyon Kalesini Etiler yapmış ve Frigyalılar tamir ettirmişlerdir. Kale savunma bakımından olduğu gibi manzarası ve heybeti bakımından da göze çarpıcıdır. Kale 226 m yüksekliktedir.
Toprakkale: Şuhut’a 6 km uzaklıktaki Senir köyü yakınlarındadır. 2000 metre yükseklikte bir tepenin üzerindedir. Günümüze yıkıntıları kalmıştır.


Ulu Cami: Selçuklu devrinin şehirdeki en önemli eseridir. Selçuklu valisi Sahib Ata Fahreddin Ali’nin oğlu Nusreddin Hasan Bey tarafından 1273 tarihinde yapılmıştır. Mimarı Emirhac Beydir. Caminin içindeki nakışlar Nakkaş Mahmud oğlu Hacı Murad’a aittir. Sonra yapılan tamiratta ilk şekil muhafaza edilmiştir.

Arasta Mescidi: 1355’te Hacı İsmail bin Mehmed tarafından yaptırılmış olup, dükkanlarla çevrili olduğundan, Arasta Mescidi diye meşhur olmuştur. Kare biçimindedir. Minaresi kısa ve tek şerefelidir. Caminin kubbesi dört duvar üstüne oturtulmuştur.


Mısri Camii: 1483’te Sakkancıoğlu Evliya Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taştandır. İki büyük kubbeyle örtülüdür. Mihrabında mavinin çeşitli tonlarında çiniler vardır. Minberi mermerdendir. Caminin yanında Akşemseddin’in halifesi Abdürrahim Karahisari’nin türbesi vardır
 
Bolvadin Rüstem Paşa Camii: Sadrazam Rüstem Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Sultan Abdülmecid Han zamanında tamir görmüştür. Üzeri sekiz pencereli bir kubbeyle örtülü olup, kalem işi süslerle bezenmiştir.

URFA - BALIKLI GÖL

                         
   Urfa şehir merkezindeki göl kutsal balıkları ve çevresinde bulunan tarihi eserlerle çok turist çeken bir yöredir.Süper bir şehirdir,buram buram tarih kokan şehirdir,kültürüne bağlıdır urfa. Göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemektedir balıklı gölde. Eski bir rivayete göre Anadolu toprakları tümü işgal durumuna düşerse bu kutsal balıklar melek asker olup,kurtuluş savaşlarına katılacağına inanılıyor. Kutsal balıklara da asker balık deniliyor.Bunun gibi birçok sözler,rivayetler dinledim Urfa'ya yolum düşmeden önce,fakat Şanlıurfa'yı kendi gözlerimle gördüğümde söylenenlerin yazılanların ne kadarda eksik az olduğunu farkettim.
   Şanlıurfa gezdiğim birçok şehirden çok daha fazla etkiledi beni.Özellikle tarih kitaplarını okurken kafanız içinde kurguladığınız o hayal ettiğiniz şehrin sanki aynısı.Sanki siz tarih kitabını okurken birisi kafanızın içine girmiş kurgularınızın fotolarını çekmiş ve Urfa'yı bu fotoya göre tasarlamış.İnsanların sıcak kanlılığı,kültürüne olan bağlılığı insanı hayran bırakıyor.Şehri gerçekten anlatamazsınız yani ben anlatamam kesinlikle görülmesi gereken bir yer,herşeyden önce balıklı göl insanı resmen kilitliyor ve kendisine aşık ediyor.Sizde farketmişsinizdir şehir hakkında şurda şu var burda bu var diyemiyorum sadece duygularımı paylaşıyorum çünkü söylediğimde büyüsü bozulacak gibi geliyor bana o yüzden en büyük tavsiyem Urfayı 1 günde olsa yaşayın..  

Tekirdağ

                                  
ÜÇ KEMALLER DİYARI TEKİRDAĞ

Tekirdağ ve topraklarını “Üç Kemaller Diyarı” olarak nitelemek yanlış olmaz. Atatürk’ün hürriyet aşkının ilk kıvılcımlarını aldığı vatan ve özgürlük şairi Namık Kemal Tekirdağ’lıdır. İkinci Kemal, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Topraklarını önemli tarihsel olaylarla ilgili olarak beş kez şereflendirdiği Tekirdağ’da; 23 Ağustos 1928 tarihinde harf devrimi ile ilgili olarak Tekirdağ ve Tekirdağ’lılardan memnunluğunu şu içten sözlerle ifade ediyordu; “…az zaman sonra ve Türk harfleriyle, göz kamaştırıcı Türk manevi inkişafının vasıl olabileceği kudret ve itibarın beynelmilel seviyesini gözlerimi kapayarak şimdiden o kadar parlak görüyorum ki, bu manzara beni gayşediyor (Kendimden geçiriyor). Ben yalnız bu gün Tekirdağlılarda sezdiğim ruh ve hissihalete, yalnız buna dahi istinaden kat’i olarak beyan edebilirim ki, bütün Türk Milleti bu mesele de benim gördüğümü, benim hissettiğimi aynen görmekte ve hissetmektedir...”

“Üç Kemaller Diyarı Tekirdağ” derken, üçüncü Kemal, gene Balkanlar’da (Üsküp) doğmuş büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Kendisi; Atatürk döneminde 1 Mart 1935’te V.Dönem ve 3 Nisan 1939’da VI.Dönem Tekirdağ Milletvekilliğini yapmış, Tekirdağ’a olan bağlılığını ve ilgisini şiirinde “Fetihler Ufku Tekirdağ” sözleriyle ifade etmiştir. İşte bu nedenle Tekirdağ’dan “Üç Kemaller Diyarı Tekirdağ” diye söz etmek yanlış ve anlamsız sayılmamalıdır

izmir-Agora

İZMİR;
   İzmir benim ikinci memleketim gibi,belki izmir doğumlu değilim ama annemin izmirli olması ve yıllardır izmirde olmamdan dolayı olsa gerek kendimi buraya ait hissettiğim zamanlar çok oluyor.İzmir sıcak kanlı insanlarıyla,güneşiyle,kordonuyla,deniziyle ve kıyı kasabalarıyla gerçekten yaşanacak bir şehir.Fakat izmirin kıymetini kimse bilmiyor gibi;şehirde yenilik adına hiçbir şey yok,bulmak da mümkün değil.Sanki yaşayanlar izmirin hiç gelişmesini istemiyor gibiler.Böylesine güzel bir şehrin güzelliklerini herkese kanıtlamak için şehri bir marka haline getirmek için izmirlilerin ve izmirde yaşayanların daha çok bilinçlenmesi şehre sahip çıkması kültürel güzelliklerini koruması gerektiğine inanıyorum.İzmir de insanın sıkılmak gibi bir durumu asla yoktur; Tarihi kemeraltı çarşısı,Konak meydanı,alsancağı,kordonu,fuar alanı,inciraltısı,agorası ve daha aklıma gelmeyen daha birçok yer...

AGORA
   İzmir'in Namazgah - Tilkilik mevkiindeki Roma dönemine ait devlet agorasının büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. 1927 yılında başlayan kazılar sırasında ortaya çıkarılan Poseidon, Demeter ve Artemis heykelleri İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
     İzmir şehrinin M.S. 178 yüzyılda yaşadığı büyük depremde zarar gören Agora, İmparator Marküs Averlius'un yardımlarıyla yeniden inşa edilmiştir.