Sayfalar

11 Eylül 2012 Salı

AŞK KARIN DOYURUR MU?

   Sanırım iş yaşamına yeni atılmış hayatın sorumluluklarını yeni yeni üstlenmeye başlamış gençlerin son zamanlar da ebeveynlerinden en çok duydukları kalıplaşmış cümlelerden bir tanesi : ' Aşk karın doyurur mu?' Ne o öyle canım arkalarından atlı kovalarcasına biraz sorumluluk sahibi oldular diye bu kadar çabuk yüklenilmez ki.. 'Ellerine biraz para geçti aman boşa harcamasınlar sağda solda gereksiz eğlencelere para savurmasınlar, aşık olduklarını sanıp varı yoğu tüketmesinler, para kazanıyorken biriktirsinler ki ileride nasılsa aşık olurlar evlenecek insanı bulduklarında para sıkıntısı çekmesinler' endişesi… Eee nerde kaldı evlilikte dara düşüldüğünde 'iki gönül bir olunca samanlık seyran olur' sözümüz? Ama öle değil bugünü en güzel şekilde yaşamalılar ilerideki para sıkıntılarını düşünmeden korkusuzca geçirmeliler günlerini çünkü aşık olduklarında para düşünülecek en son şey olacak.
Olayın temeline gelirsek buradaki açlık acaba tam olarak neyi ifade ediyor, hangi doyumdan bahsediyor; iş, hayat, karın, para, aşk doyumu hangisinden? Ben bunu 'para ile saadet olmaz, para ile aşk olmaz' diyenlere cevap olarak düşüncelerimi hoyratça savuruyorum. Hayatımızın belli yaşlarında bir anda kendimizi içinde bulduğumuz aşk, aslında yaşama sevincimizin ham maddesidir. Aşk, kişilerin pozitif düşünmesine, neşeli tavırlarına, sürekli gülmek için fırsat kollamasına ve yaşama sevincini nirvanaya ulaştırmasında en önemli etkendir. Kişilerde bu kadar önemli etkisi olan aşk, iş hayatında da çok önemli bir yere sahiptir. İş yerine güler yüzle giden aşık çevresindeki iş arkadaşlarına pozitif enerji aktarır, işine daha istekli ve mutlu bir şekilde sarılır. Gün içerisinde yaşanan tatsızlıkları, olumsuzlukları, çıkara dayanan tavırları asla ciddiye almayarak işine konsantre olur ve bu yüksek motive ile performansı artış gösterir. Tabiki performanstaki bu artış önce +prime, zamanla da yönetimin gözüne çarparak terfi etmeye, daha çok kazanmasına ve hayat standartlarının yükselmesine sebep olur. Bu tırmanış genellikle özel sektör de daha hızlı gerçekleşir. Aslında aşk kişilerde maneviyatın yanı sıra maddi anlamda da katkı sağlamaktadır.

Atalarımızın da dediği gibi “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın” ve benimde dediğim gibi “Her başarılı kadının arkasın da bir erkek vardır”. Evet aşk parayı elinden tutup hadi gidiyoruz diyerek bize getirmez, maddi acıdan bizi doyuma ulaştıracak parayı kazanırken en güçlü motive kaynağı olur.

http://ismaileroglu35.blogspot.com/
                                                                                                                                    İsmail Eroğlu

ZONGULDAK;

   Siyah inci(kömür) maden kaynaklarıyla ülkemize katkıda bulunan Zonguldak kıyı şehri olarak kendisine özgü bir kültürü yansıtmakta. Yeşil alanların bol miktarda boy gösterdiği,dar sokakları ve muazzam mimari yapıtların ağırlıklı olduğu bu güzel şehir bütün güzelliği ile görülmeye değer.

   Zonguldak; dağların eteklerine kurulmuş,yamaçların çok fazla olduğu bir kent.Merkez çarşının bulunduğu kıyıya gittiğinizde kafanızı kaldırıp çevrenize bakın tamamen yeşilin boy gösterdiği dağların eteklerine kurulmuş şehri çok rahat görebiliyorsunuz.Hatta şehir gezim sırasında zonguldağın yerlisi olarak kendisini tanıtan bey amcadan aldığım bilgide;yamaçlara kurulmuş olan bazı mahallelere çöp arabası çıkamıyormuş,çöp toplanmaya çözüm olarak ise katırlar kullanılıyormuş.Bunu duyduğum anda o manzarayı hayal ettim ve eşsiz tarihimiz aklıma geldi.Gerçekten Zonguldak her anlamda tarihimizi en güzel şekilde turizme sunan bir kentimiz.


Dipnot: Zonguldak seyahatimde konakladığım Emirgan Otel; konumu, yeşil ve maviyi en güzel şekilde yansıtan manzarası ve en önemlisi tüm personelin ilgi ve hizmet anlayışından dolayı çok teşekkür eder şiddetle tavsiye ederim.
...Fotoğraflar için üst sekmeden (galeri)kısmına tıklayın veya http://ismaileroglu35.blogspot.com/p/galeri.html

İSMAİL EROĞLU
(25-26.07.2012)

10 Eylül 2012 Pazartesi

SAFRANBOLU;


  En önemli sanayi kentlerimizden Karabük’ün ilçesi olan Safranbolu tarihimizin yansıtıldığı muazzam kentlerimizden bir tanesi.
   Eşsiz mimari yapılara sahip olan Safranbolu evleri, konakları, dar sokaklarıyla ve hanlarıyla meşhur olduğunu eminim herkes biliyordur. Fakat o mimarı konakları yakından görmek, incelemek ve tarihi yaşamak, hissetmek çok farklı bir duygu. Safranbolu eski ve yeni Safranbolu olarak ayrılmış durumda fakat tarihimizin bütün mimari güzellikleri eski Safranbolu’nun bulunduğu bölgededir. Özellikle eski çarşının bulunduğu kısımda Cinci han’ın(eski kervansaray) arkasında yer alan antikacılar, çarıkçılar ve hediyelik eşya satan esnafların olduğu alanda keşfettiğim boncuk cafe nefes kesiciydi. Canlı Türk halk müziği eşliğinde kendi yörelerine özgü odun ateşinde pişen ve yine o bölgeye özgü kahvenin sunumu(odun ateşinde pişen kahve cezvesi+boş kahve fincanı+su+ahududu şurubu+ahududu yaprakları) çok farklıydı. Hatta tepsinin bu şekilde siniye(kültüre özgü masa veya tepsi)gelmesi beni heyecanlandırdı diyebilirim. Sanırım kahvenin lezzetinden bahsetmeme gerek yoktur.

  Safranbolu o kadar çok güzellikleri olan bir yer ki inanın yazmakla bitmez. O yüzden eğer bir gün Safranbolu’ya yolunuz düşerse ki düşmeli Boncuk cafede Türk kahvesi içmeyi ve tarihi evlerini gezmeyi sakın unutmayın.

...Eşsiz Safranbolu evlerinin fotoğraflar için;http://ismaileroglu35.blogspot.com/p/galeri.html
   İsmail EROĞLU
    (27-30.07.2012)

TRABZON-RİZE;


   Türkiye’nin en güzel bölgesi olan Karadeniz doğasıyla, insanların sıcaklığıyla, yöresel müzikleri ve yemekleri ile gerçekten muhteşem bir şehir.Yeşilin her tonunun göz kamaştırdığı Trabzon ve Rize kentlerimiz kesinlikle herkesin görmesi ve havasını soluması gereken yerler.Bölge o kadar farklı ki hava kapalı iken veya yağmur çilerken çok rahat denize girebilir tatilinizi en iyi şekilde değerlendirebilirsiniz.Şehrin en dikkat çeken kısmı halkın Trabzonspor aşkı,halk o kadar sevdalı ki takıma hemen hemen her aracın arkasında,her esnaf dükkanı’nın vitrinin de ve Trabzon’un meydanın da Trabzonspor’u temsil eden renkler ve amblemler görmek mümkün.Hatta Trabzon’un çoğu bölgesinden görünen büyük bir dağa Trabzonspor’un amblemi yapılmış ve kutsal bölge gibi sahip çıkılıyor.
  Gerçekten Trabzon'lu olmanın hatta Karadenizli olmanın çok farklı bir duygu olduğuna inandım.Rize’ye gelince Trabzon’a göre daha düz alana kurulmuş bir bölge başka bir fark göremedim desem yeridir.Fakat Rize-Ayder yaylası o kadar farklı bir yer ki kesinlikle ama kesinlikle kelimelerle anlatılamaz.Hayatım da bu güne kadar gördüğüm en nadide  yer olduğuna eminim.Tamamen turizme adanmış bir bölge.Ayder yolculuğumda yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak isterim;Ayder’e yolculuğumuz sırasında çok ani bir şekilde yağmur başladı sanki oluktan boşalıyordu çevremiz yeşilin her tonu olan dağlarla kaplıydı ve dağların arasıdan geçiyorduk.Belli bir süre daha yola devam ettiğimizde dağların üzerine çıktığımızı farkettim ve bir anda yağmurun kesildiğini gördüm,meğerse Ayder dağları yağmur bulutlarının üzerindeymiş ve o şiddetli yağmurun bulunduğu bölge yağmur bulutlarının tam altıymış.Ayder’e vardığımızda yaşadığım o heyecanı gerçekten anlatmak zor.Yemyeşil dağların üzerindesiniz ve dağların her yerinden küçük su yolları akıyor dağların bitiminde ki büyük dereye,ama çevrenizde ki dağların zirve kısmına baktığınızda sis bulutlarından başka görebileceğiniz tek şey yeşil ve tonları.

 Eğer aşk denilen o heyecanı yaşadığınız bir kişi  varsa hayatınızda gidebileceğiniz  en romantik ve sevginizi en içten şekilde sunabileceğiniz bir bölge Ayder yaylası.
...Fotoğraflar için;http://ismaileroglu35.blogspot.com/p/gezmece_10.html


        İSMAİL EROĞLU
     (07.08.2012-08.08.2012)